4 Kasım 2010 Perşembe

Kişiye Özel Sabunlar

Geçen hafta Müfit'in (Müfit Karzek) kendisi için sipariş ettiği tarçınlı sabunu döktüm.










 Kalıpları kesmek için onu beklemek iyi  olmuş. Her bir plakanın fotoğrafı çekildi. Müfit ressam olduğu için sabunda kullandığım görsel ögeler onu etkiledi ve sabun tablolar yapsana diye bir öneride bulundu. İyi fikir, neden olmasın?






Ardından üçüncü kalıp sabunun siparişini verdi. Kalıp dediysem 100 gr lık değil 13 kg lık. Defneli olacak. Bu sabah da Turgutreis'in merkezine mesafe olarak çok yakın ancak yerlilerin bildiği çook uzak ara yollarda defne meyveleri toplamaya gittik. Eğlenceliydi, defneler budandığı için meyveler bir iki ağacın oldukça yüksek dallarında kalmış.












Neyse ki arabamız müsait olduğu için üst katına çıkıp ne var ne yoksa topladık. Birkaç gün önce Levent telefon açtı ve Cemile sabunlarım bitti deyip bir kalıp sabun siparişi verdi. Hemen döktük. Döndüğümüzde de Levent'in (Levent Yıldırım)  sedef sabununu açtık. Geçen yıl onun için döktüğüm aynı içerikli sabundan çok memnun kalmış, artık sedeflerinin üzerindeki kabuklar oldukça azalmış kalanlar da yumuşamış. Bu habere çok sevindim.


levent'in sedef sabunları


Yarın sabun dökümü yok ancak ertesi gün defneli ardından da Güzin'in siprarişi olan aloe veralı aileye özel sabunu dökeceğim, ardından da  yaban mersinli. Şimdi mevsimi. Aysuncuğum son günlerde çektiğin acılarına rağmen her çalışma gününü eğlenceli bir hale getirdiğin için çok teşekkürler. 

15 Ekim 2010 Cuma

kurs bilgileri

Bir kaç gün bloga bakmayı ihmal ettim. Okuyuculardan bilgi isteyen mailler gelmiş. Özel mail yazmak yerine herkesin ulaşabilmesi için bloga yazmayı tercih ediyorum.

Birinci soru : kurs nerede veriliyor?
Yaşadığım yer olan Bodrum Gümüşlük'te.

Kursun amacı : Evde yada mekan oluşturarak yapılabilecek olan bu işi kursiyerlere en ince detayına kadar öğretmek.
Kurs üç gün olarak planlandı.
1.gün: Teorik ders. sabun üretimi uygulamalı bir iş olsa da temeli bazı matematiksel işlemlere dayanıyor. yaratmayı tasarladığınız bir sabun için formül oluşturabilme, değişen kalıplara göre yeni ölçüler oluşturabilme vs.
2.gün : Benim uyguladığım iki sabun çeşidinden olan opak sabun dökümü
3.gün: Şeffaf sabun dökümü
kurs günleri ise size göre düzenleniyor.
Ücrete gelince 600 tl
Malzemeler atölye tarafından karşılanıyor ve kurs sonunda  her katılımcıya 1kg opak sabun, 1/2 kg şeffaf sabun hediye
Sormak istediğiniz başka detaylar olursa da september@gmail.com adresinden bana ulaşabilirsiniz.

2 Ekim 2010 Cumartesi

Yusuf'un şekerleri

Geçmiş yıllarda nikah şekeri yapmıştım ama ilk kez bebek şekeri hazırladım. Şeker dediysem şeker gibi sabunlar.
Hayriye hanım, www.slingomom.com sitesinde yayınlanan blogumu görmüş ve benimle temasa geçti. Bu anlamda bizi buluşturan İrem hanıma çok teşekkürler.
Zevkli bir çalışma oldu. Hayata yeni başlayacak bir bebek için oluşu ise ayrıca önemli.
Çocuklar benim için çok değerli. Bir çocuk yetiştirmeden ve onlar için kendinden vaz geçmeden gerçek sevgiyi tatdım denemez. Bütün anne ve babalar böyle hissediyordur hatta eminim. İstisnalar elbette vardır ancak bu temel olanı değiştirmez. Koşulsuz sevgi ancak anne-çocuk, baba-çocuk ilişkisindedir.



Yusuf yakın zamanda hayata gözlerini açacak, annesini ve babasını çook mutlu edecek bir ağlama sesiyle. Dilerim ki hayatı boyunca her zaman sadece mutluluktan ağlar.



 önce dökülmüş kalıptan çıkarılan kalıplar kesildi

sonra boncuklar ile süslendi
keselere konup etiketlendi

hepsi gerçekten şeker gibi

Hoşgeldin Yusuf Kutluhan


1 Ağustos 2010 Pazar

sabun kursu

Uzunca bir süredir kurs versene teklifleri yada kurs veriyor musunuz soruları nedeniyle kendi kendime neden olmasın dedim. Sonuçta yine üreterek devam ederken aynı zamanda bunca yılın bilgisini ve tecrübesini paylaşıp hem de eğlenebiliriz. Üç gün üzerinden planladığım ilk sabun kursunu ağustosun ikinci yarısı olarak düşündüm. sabun kullanmak dışında üretmek de sizin için bir merak konusu ise bana blog üzerinden ulaşabilirsiniz.


kahveli sabunun açılışı

Dünya kupasının başlaması ile erkek dünyasının goool sesleri arasında bunalan sevgili arkadaşlarım Tülay, Elif ve Sahavet soluğu bizde aldı. Neyse ki benim eşimin bu futbol denilen uyuşturucu ile pek arası yok.O yüzden kızlar için bir vaha oldu evimiz. Hep birlikte eğlenceli günler geçirdik ve üretim yaptık. Katkılarını da üretim aşamasında unuttuğumuz fotoğraf çekmeyi sabunun açılışı sırasında belgeledik. Teşekkür ederim kızlar...
                                                                                 

3 Temmuz 2010 Cumartesi

şeffaf sabunlar

Önce ki yazılarımdan birinde  ilk kargolarının hazırlanışından bahsettiğim Seda ve Ahmet sipariş ağırlığını şeffaf sabuna verince dur durak bilmeden her gün üst üste şeffaf sabun döktüm.

                      bu sevimli kalpte  kırmızı gıda boyası kullanıldı
                                             flaşsız çekim


                                              flaşlı çekim


Şeffaf sabun ise diğerinden daha farklı bir teknik. Yağları ve kostiği daha yüksek ısıda karıştırıp alkol ve gliserin ekleyerek uzun uzun kaynatıp daha sonra da şurup haline getirilmiş şekeri, kokuyu ve rengi ilave ederek kalıplara döküyorsunuz. Ertesi güne sabun donmuş ve hazır oluyor ancak hala biraz yumuşak. bir kaç günün ardından ise yeterli sertliğe ulaşıyor.

                       karanfilli şeffaf bunda ise doğal boya var

Renkli şekerlemeler gibi oluyorlar. İlke olarak gıda boyasına da karşı olduğum için bu güne kadar hiç kullanmadım. Ne var ki Seda senden başkasıyla çalışmak istemiyoruz ancak renkli sabunlar istiyoruz deyince ve haklı gerekçeler de öne sürünce onların samimiyeti karşısında yapacak bir şey kalmadı ve onlar için yapmaya başladım.
Ancak düşünüyorum ki bazı renkleri belki doğal yollardan elde edebilirim aslında sürekli bu deneyleri yapıyorum fakat opak sabunda bu olanak sınırlı ama şeffafta olanaklar daha geniş . Deneyeceğim. dün aklıma geldi. Kompostoya kırmızı bir renk vermek için kaynatılırken içine ayvanın çekirdeği de atılırdı...Değil mi ki şeffaf sabun içinde şurup kaynatıyoruz neden olmasın?

                                             raflarda sabunlar

Aslına bakarsanız kullandığım gıda boyaları miktar olarak o kadar düşük ki. Fakat günlük hayat içindeki totale bakmak lazım. Beni rahatsız eden işte bu nokta. Kilolarca sabuna çay kaşığının ucu ile koymanız yetiyor fakat yediğimiz her türlü üründe kullanılan bu boyalardan günde kaç gram vücudumuza aldığımıza dair bir istatistik yoktur herhalde. Fakat siz üç aşağı beş yukarı hesap edebilirsiniz. Sabah kahvaltıdan başlayarak neler yiyorsunuz ve neler kullanıyorsunuz (kozmetik ve deterjan vs.), neler içiyorsunuz bunların içinde ne kadar gıda boyası var düşünün bakalım.
Unutmadan anlatmam lazım. Son günlerde sentetik gıda boyaları ile ilgilenmeye başlayınca bu arada yeni bir şey daha öğrendim. Marketlerden  sağlıklı beslenmek adına aldığınız esmer ekmeğin nasıl esmer olduğunu biliyor musunuz? Kavrulmuş malt unundan. Boya olarak kullanılıyor. Tabii sentetik değil doğal. Ne var ki gerçek değil. Kara buğday ununu zaten tek başına kullandığınızda da ekmek hiç bir zaman koyu bir renk olmuyor ancak beyaz da olmuyor. İçine çavdar, yulaf karıştırırsanız o zaman rengi koyulaşıyor. Nereden mi biliyorum? Ara ara kendi ekmeğimi kendim yapıyorum. Bu eve geçtiğimizden beridir de evde fırın yok bazen bahçedeki taş fırında bazende tavada yağlı ekmek yapıyorum.

                                            atölye


Evde çalışıp yine ekmekti yoğurttu yapmaya çalışmak oldukça güç. o düzenli takip edilmesi gereken bir sistem. ekmeğin mayası, yoğurdun mayası hep takip edilmeli ve belli aralıklar ile yenilenip kullanılmalı. Ne yazık ki bu yıl bahçeyle bile doğru dürüst ilgilenemedim. Ev atölyede zaman kavramı kayboluyor. Sürekli üretime odaklanınca diğer konular gündeminizden düşüyor. Herşeyi kışa erteleyerek bu yazı da böyle geçireceğiz.

14 Mayıs 2010 Cuma

koyver gitsin

Mart bitti, nisan bitti, şimdi sıra mayısta...
Bu kadar hızla geçen zamana ben nasıl yetişeyim. Hızından şikayetim yok ancak planladıklarımı yapamıyorum sorun burada. Yine de sabunda ki gerilememi bahçe işleriyle telafi ediyorum diyerek züğürt tesellisiyle idare edeyim. 
İki gündür artık yazmam lazım deyip oturdum bilgisayarımın başına ancak içimde hiç neşeli şeyler yok ben de koyver gitsin diline ne geliyorsa yaz dedim kendime. illede her şey iş, teknik değil ya.


                                    
                                                 pembe domatesler

İçime biriktirdiğim bir parça enerjiyi domates fidelerine, birazını kümes yapımına, biraz bahçe çapalamaya, biraz hayvanlara dağıttım. Domates fidanlarım artık nerede ise bahçeye aktarılmaya hazır. biberler de öyle...
Geçtiğimiz yaz pembe domateslerimiz o kadar güzel ve lezzetliydi ki bu yıl bütün tohumları attım toprağa belki isteyen olur diye. Nitekim ilk büyük fidelerimi bir kaç arkadaşıma verdim. Hala isteyen olursa verebileceğim fidanım var biber de keza. Ancak biberler acı. Çok severim.
Tavuklara gelince yumurtalarını almak çok güzel ancak yarattıkları pislikle uğraşmak sinir sistemimize pek iyi gelmedi. Bizde onlara güzel bir kümes yapmaya karar verip malzemelerimizi aldık ve ortaya aşağıdaki sonuç çıktı.  


                                         
                                                       şimdi herkes rahat

Tabii bu arada sabun da dökmedim değil kendime haksızlık etmeyeyim. Birkaç  çeşit şeffaf sabun geçtiğimiz hafta da biberiyeli ve yoyobalı opak sabun döktük. Şeffafları aciliyetleri nedeniyle kendi başıma döktüm sıra opaklara gelince nedense bir türlü başlayamadım. Sonunda Aysun sorunuma el attı. Ben zaman belirleyip sözleşince daha kolay motive oluyorum şu sıralar. Eskiden olsa kurulmuş saat gibi kafamdaki plana harfiyen uyar ne olursa olsun aksatmamaya çalışırdım. Eh şimdi bunun zamanı...  



                                                  
                                                        sevgili Aysun


                                     
                            tatlı Deniz (küçük yardımcım) ve yoyobalı sabun


                                    
                                            ve sonuç, memnunum

blog hazırlamayı bile unutmuşum bir türlü istediğim gibi yerleşmedi...........

25 Mart 2010 Perşembe

yeniden

Havaların ısınmasıyla göç mevsimi de başladı leylekler misali. Yaşadığı alanlardan, sınırlardan sıkılmış insanlar kah bir kaç günlük kah aylık yer değiştirmelere başlayacak. Bu da bizim buralarda çok önemli. Turist demek geçim kaynağı demek. Biz bunun biraz dışında kalsak da bize de şımarıklığı düşüyor. ayy çok kalabalık oldu ay trafik arttı vs.
Ne anlatacaktım nerelere geldim.
Bu gün oturdum ve paketleme yapmaya başladım. Size hep atölyede ki üretimi anlatıyorum ancak sonrasını hiç anlatmamışım. Bu günde konumuz bu olsun dedim.
Genelde sabunlarımı bloklar halinde dinlendiriyorum. Sipariş verenin isteği üzerine istediği gramda kesip sonra da streç ile kaplıyorum. Daha sonrasında bir kaç kalıp ise renkli renkli kağıtlara sarıp doğal ipler ile bağlıyorum. Çok şık oluyor.

doğal bitkiden ipler

lavantalı sabun pembe kağıdı seçti


her rengi var



ve kargo kapanmadan

Bu gün ki kargo Seda ve Ahmet'in. yaklaşık üç yıl önce uzunca bir süre birlikte çalıştık. sabunlarımın İzmir'de ki satışını yapıyorlardı. Hayat bu üç yıllık sürede hem onlara hem bize bazı dersler yaşattı. Bir süreliğine çalışamaz olduk ama temasımız kopmadı. Şimdi yeniden başlıyoruz. Bunca zaman sonra onlara ilk gönderdiğim kargo. Hayat dersleri hiç bir zaman bitmeyecek ancak umarım bir daha bu kadar derin aşılamaz olanını yaşamayız. Hiçbirimiz.

23 Mart 2010 Salı

Uzun kış biterken

''Bol yağmur, fırtına vs. nihayet havalar ısındı, güneş daha sık yüzünü gösterse de hala yağmur mevsimi geçmiş değil. Şimdi bahar yağmurları zamanı.
Çalışmaktan çok ataletle geçen bir zaman oldu. İşler birikti, yazılar gecikti.
Artık iş başı yaptık ve bundan sonra daha disiplinli çalışmak için haklı gerekçelerim var.'' diye başladım geçenlerde yazıya ancak hala atalet üzerimde bir türlü sistemli çalışmaya başlayamadım. Suçluluk duygusuna çok kapılmadan hala zaman var diyerek içimi rahatlatmaya çalışıyorum. Dedim ya suçluluk duygusuna yer yok hiç de çalışmamış değilim sonuçta. İki şeffaf sabun ve bir ısırganlı defneliden döktüm. 


karanfilli şeffaf sabun

Önceden şikayet ettiğim yağmurlu günlerin yerini güneşli ve sıcak günler aldı ve eve de zaman ayırmak gerek sonuçta. Boya badana ve çiçeklendirme zamanı.
Bu gün çiçekçiden kırmızı, turuncu ve sarı renklerde çiçekli bitkiler aldık ve kırmızı, yeşil saksılarımıza diktik.









Şimdi bahar...
Yaz kapıda.

12 Ocak 2010 Salı

sabun sabun sabun

Düzen devam ediyor. Şimdilik bir aksilik olmazsa böyle gidecek. Önce ki gün lavantalı döktük ama yazı konusunda biraz geri kaldığım için günlük, atölyeyi iki gün geriden takip ediyor.
Sevgili Hope bahçesinde yetiştirdiği lavantaları toplayıp bir bölümünü de bana ayırmıştı. Getirdiğinden beri dalları bir türlü ayıklayamadım. Nihayet lavantalı yapmaya karar verince günlük hazırlıklarımızı yapıp bütün malzemelerin uygun ısıya gelmelerini beklerken önce öğle yemeğimizi yiyip ardından lavantaları ayıklamaya başladık. Bu tip işleri iki kişi yapmanın avantajı sohbet ederken nasıl bittiğini anlamıyorsun.




Ardından da bu lavanta tanelerini sabunumuzun üzerinde süsleme için kullandık. Sabunda kullanacağımız lavanta uçucu yağını dolapta ararken ise elime calendula (aynisafa) yağı geldi.




Bir süre önce sabunda kullanmak üzere aldığım yağı dolapta unutmuşum. Hemen bu gün için yapılacak sabun sırasını sütlü ballıdan calendulalıya çevirdim. Dün ise bütün gün üzerini ne ile süsleyebiliriz diye düşünürken Zeynep'de kurutulmuşunun olabileceği geldi ve aradım. annesiyle benden konuşuyorlarmış o sırada. Annesi güzel domates tohumlarından bende olabileceğinden bahsetmiş. Geçtiğimiz yaz yine Hope'dan aldığım pembe domateslerden dikmiştim bahçeye. O kadar güzel oldu ki. Çocukluğumdan beri bu kadar lezzetli domates yememiştim. Yan bahçede ki teyzeyle amca ki onlar ticari yapıyorlar bahçeciliği pembe domatesi duyunca herkesin bunu sorduğunu ama tohumlarının olmadığını bahsettiler. Bende onlara domateslerden götürüp belki önümüzde ki yaza alacakları tohumdan onların da üretebileceğini söyledim. Umarım yaparlar.
Gelelim calendula'lı sabuna. Zeynep'in bodrum'da doğal ürünler dükkanı var dolayısıyla kurutulmuş calendula onda olmayacak da kimde olacak.


                      kurutulmuş calendula (aynisafa) taç yaprakları




                   sabuna renk katsın diye ilave ettiğimiz mimoza yaprakları

Ancak dükkan akşam olunca kapanmış ve evdeler. Şansıma bir iki saat sonra bir şey için dükkana gideceğini ve sabah da eşi Burak ile Turgutreis'e gönderebileceğini söyledi.
Ertesi gün sabah hemen calendulalarımı almaya gittik. döner dönmez de hesap işlerime koyuldum. Çünkü sabunda ki baz yağlara eklenen her yeni malzeme için sabunun hesaplarını yeniden yapmak gerekiyor. en küçük bir hata bütün emeğinizin heba olmasına yol açıyor. Bu yüzden hesaplarımı üstüne iki kez daha kontrol ettikten sonra sabuna giriştik. Bu arada Duygu da geldi. Her şey tam istediğim gibi gitti sonuçta yine harika bir sabunumuz oldu.


              kalıba döküldükten sonra sabunun yüzeyinin düzeltilmesi



                              ve üstü kapatılmadan önceki son hali



                                               calendula (aynisafa)

Calendula (aynisafa) çiçeğinin harici yararları

Aynisafa çiçeği antiseptiktir. Doku ve damar büzücü etkisi vardır. Yara iyileştiricidir. Deride enfeksiyon ya da darbeyle meydana gelen yara, bere ve eziklerin iyileştirilmesinde etkili olur. Küçük yanıklar ve sıcak suyla haşlanma durumlarında ilkyardım aracı olarak işlev yapar. Akne tedavisinde ortaya çıkan yangıyı azaltmak ve yerel iyileşmeye yardımcı olmak üzere kullanılır. Ayak parmakları arasında oluşan mantarları (madura ayağı) iyileştirmekte kullanılır.
kaynak: www.bilgikutum.com/aynisafacicegi.htm


Lavanta yağının faydaları ise; çok güçlü antiseptik (mikrop öldürücü) ve antibiyotik (bakteri öldürücü) etkiye de sahipdir. saç dökülmesine engel olur, afrodizyak ve sakinleştiricidir.









Bir sabunun ardından diğerini planlamaya başladım ve bu mevsim dağlarda bolca bulunan yaban mersininden de yapayım dedim. Dün Kavakderesi'ne gittik. Bodrum'un en sulak, yemyeşil vadisi. Kavakderesi ismi ise çınar ağaçlarından geliyor. Buralarda çınara kavak adı verilmiş her ne hikmetse.
Önce Hope'a uğradık. Ona ne istediğimi ve vadi de en çok nerelerde bulabileceğimi sorunca siyahları için geç kaldığımı söyledi. Ben de onlardan bulamadım zaten. Bu yüzden beyazlarından topladım. Sırada önceden ertelediğim sütlü ballı ardından da yaban mersinli sabun var.

6 Ocak 2010 Çarşamba

tarçınlı sabun ve mimoza yaprakları

Yılbaşı kermesi, tatili derken nihayet iki gün önce çalışmaya yeniden başladık.
Atölye kontrolleri gösterdi ki bir çok temel sabun çeşidim tükenmiş. Bu yüzden öncelik sırası yapıp işe tarçınlı ile başlamaya karar verdim. Duygu gelince üzerini ne ile süsleyelim diye konuştuk. Önceden kullandığımız ağaç bu mevsimde çıplak. Düşününce karabiber ağacının yapraklarının da sabunun üstünde çok güzel duracağına karar verdik ancak bu ağaç bahçemizde yok. Hiç bir şeye başlamadan sıkıca giyindik çünküü nihayet hava soğudu. ardından yola koyulduk, Kadıkalesi yolu üzerinde iki çiçekçi ve çeşit çeşit ağaç var bir şekilde karabiber yapraklarımızı toplarız diye düşündük. Sonra henüz yolu yarılamamıştık ki mimoza ağacını gördük. Açtığında çiçekleri çok güzel ve mis kokulu bu ağacın yaprakları da çok harika tam da aradığım gibi. Ardından hazır buralara gelmişken bir de uzun süredir istediğim mercan çiçeğinden almak üzere çiçekçiye kadar devam ettik. Unuttum bu arada mimoza dikenli bir ağaç o güzel çiçeklerini insanlardan korumak için silahlarını kuşanmış. Ancak bu silahlar benim gibi yaprak avcıları için aynı zamanda. Ne kadar temkinli olsam da arada iğneler batmadı değil. Bu arada yoldan geçen amca merak içinde bizi süzerek yanımızdan geçerken kısa bir süre sonra ardından gelen teyze merakla sordu ''şifalı mıymış yaprakları?" "hayır teyzeciğim süslemede kullanacağız" diye cevap verdi Duygu. Bense o kadar dalmışım ki yaprak toplamaya teyzenin sorusunu kaçırdım.


                                                      tarçınlı sabun ve mimoza yaprakları

Çiçekçiye geldiğimizde ise koca serada kimsecikler yok seslendik seslendik sesimizi kimseye ulaştıramadık. Neyse ki köyümüzün  ileri gelenlerinden bir şahış ismini bilmiyorum seranın sahipleri adına bize satışımızı yaptı da çalışmaya geri dönebildik. Köyde yaşamanın güzel yanı dükkanınızı bırakıp gitseniz de çalışmaya devam eder kimse bana ne demez. Ne güzel...




Atölyeye geri dönünce pür telaş hazırlıklara giriştik her zaman ki gibi kostiği tart, yağı tart, ısısını kontrol et, kovayı hazırla, kalıbı hazırla vs. vs. İşin en güzel yanı ise toplanılan yapraklar ile sabunun süslenmesi.
Ertesi günü açtığımda ise sonuç gerçekten tatmin edici.







mandalinalı sabunlarda top haline getirilip üzeri karanfil ile süslendi.